2010 nun ilk saatleri…
2009 kötü bir sene idi. Sanırım herkes için özellikle kriz ortamı nedeni ile kötü geçen hatta geriye götüren bir sene olarak arşivde yerini aldı.
Yılbaşı gecesi tv programlarını bile arşivden yaptılar bu kadar vahim ortalık yani. Bir çok yerde kiralık, satılık devir yazıları hat safhada. Eskiden hava parası verip sıraya girdiğiniz dükkanlar boş duruyor şuan. Herkes ne yapalım diye düşünüyor işte.
Binlerce kitap ve binlerce eğitim verilmiş iken kimsenin tahmin edemediği bir kriz kapımızdan, tepemizden veya içimizden bir şekilde teğet geçti ama henüz gitmedi. Ben de ticaret ile uğraştığımdan krizin ortasında mücadelemizi mümkün olduğunca yapmaya gayret eden bir esnaf olarak dayanabildiğimiz yere kadar dayandık ama kendi ellerim ile dekorasyonunu yaptığım dükkanımı kapatıp daha küçük ve daha gösterişsiz olan bir dükkana taşındım. Dilerim burayı da kapatmadan işimize devam ederiz. Zira yaş bayağı ilerledi artık işte bulamayız sanırım.
2009 konusunda aklımda en çok kalan bu kriz olmasının yanın da ikinci yarısından itibaren Öncelikle kürt açılımı diye açıklanan daha sonra demokratik açılım olduktan sonra benden de destek alan bir demokratikleşme paketi beni ümitlendirdi.
Ancak her zaman ki gibi hem hükümet hazırlıksız ve alt yapısız olduğu her işteki gibi bu konuda çuvalladı. Her zaman kigibi muhalefet ne çuvaldız ne de iğne hesabı yapmadan aynaya bile bakmadan işin dozunu kaçırıp sulandırıp durdu.
Aslında her taraf mehmetçik üzerinden politika yapıyor ama en son tokatta şehit edilen askerler konusunda herhangi bir soruşturma açılıp açılmaması konusunda herhangi bir konu konuşmuyor bile.
Yok mu acaba bir ihmal. E ben bilemem artık askeriye alakam yok. Ancak bu kadar basit olmamalı. Asker kendi işine odaklanabilse sanırım daha iyi olacak. Askerin işi değil siyaset. Tabi rektörün de değil baronun da. Ama malesef ülkemde nedense kimse kendi işine gereken önemi vermeyerek sadece karşı tarafa muhalefet yapma derdinde.
Eski günlerde bir büyüğüm şöyle demişti.” İyi yada kötü iş yoktur. İyi yada kötü yapılan iş vardır. ” Şimdi daha iyi anlıyorum bu komutanımın ne demek istediğini. Malesef ülkemde her iş de bir kokuşmuşluk hat safhada.
Bunun yanın da ikinci yarısından itibaren bir AKP yi bölme ve ihtilal furyası ile geçti memleketimin krizdeki günleri. Daha eski günlerde en önemli gündem maddesi laiklik ve irtica bahaneleri olunca bundan da ters tepki oyları ile AKP her iki kişiden birini alıp iktidara gelince onu oradan indirme planları yapılmış. Bu da diğer gündem maddemizdi.
Daha sonraları ise domuz gribi geldi gündeme. ve tarihinde ilk kez bir sağlık bakanını aşı konusunda başbakanı ile ters düştü. aslında o sağlık bakanı o aşıları getirmeseydi o başbakan onu görevden almayacakmıydı ki ben sağlık bakanım ile aynı kanaatte değilim dedi. O aşı gelmeseydi sanırım AKP yi harbiden indirirlerdi iktidar dan ya neyse.
Bu arada adam iki kişiden birinin oyunu almış olduğu halde bu günlerde kime sorsan AKP ye oy vermedim yalanı atıyor. Seçim sonuçlarının ilk açıklandığında Akp ye oy verdiğini gerildiği koltuğundan pişmiş kelle gibi bahseden hatta akp nin belediyelerinde seçimden sonra kadro alan personel bile ben oy vermedim diyebiliyor. Peki bu mu adalet ya. Bu ne kadar karaktersiz bir yaşam tarzı.
Daha sonra DTP nin kapatılması ve İstanbul barosunun katsayı hakkında danıştaya iptal başvurusu hafızam da kalmış. Ben bu baronun vatandaşların yararına herhangi bir banka aleyhinde aldıkları haksız paralar aleyhinde herhangi bir çalışma yağtığını görmedim acaba bunun ile neden ilgilenmiyorlar diye düşünme yaşını çoktan geçtim ama hala bu siyasetin ne menem bir şey olduğunu anlamadım. Siyaset mi hukuka müdehale ediyor yoksa hukuk mu siyasete.
Hakimlerimiz birbirine güvenmiyor ki ben vatandaş olarak onlara güveneyim mi güvenmeyeyim mi sorusuna cevap verebileyim. Neyse en son günlerde Aydın DOĞAN kendi holdinginden ayrılma kararı aldı ve yönetiminden istifa etti. tabi bu arada cumhuriyet tarihinin diye bahsedilen rekor bir vergi cezası yedi. Osmanlı da ceza zaten yoktu.
Bunlar aklımda 2009 dan kalanlar. Bir de MUHSİN YAZICIOĞLU’ nun elim bir kaza sonrası hayatını kaybetmesi aklımın köşesinde yer etti.
En son gün ise zeytinimden bir gol yedim ama olsun. 2010 daha iyi olacak inşallah.
Umut en güzel ilaç zaman ve sabır da en güzel vitamindir
haydi kalın sağlıcakla.