şeref madalyalı stk gönüllüleri…


Bir gönüldaş hislerime tercüman olmuş aslında. Ben şuan daha iyisini yazamayacağımıza göre müsadesi ile…

rotamız filistin ŞEREF MADALYALI STK GÖNÜLLÜLERİ

Hayatım boyunca pek çok fırsat kaçırdım. Ama içim hiç bu kadar yanmamıştı. Hani derler ya; “durdukça koyuyor” diye, işte aynen öyle…

Hele o gönüllüleri televizyonda izledikçe, aydınlık yüzlerini, ışıldayan gözlerini, anlattıkça gönüllerinden fırlayan huzur ve mutluluğu gördükçe adeta cennet kapısı açılmışta girme fırsatını yakalayamadan yüzüme kapanmış gibi hissediyorum.

Akaid uleması keşke lafını sevmez, ama mutasavvıflar işlenen günahlara tevbe etmeyi şart koşarlar. Ben de bu gafletime ve kaçırdığım fırsata keşke diyorum, keşke ben de o gemide olsaydım…

Dünyanın insan hakları savunucuları, ülkemizin sivil toplum örgütlerinin aktivistleri ve insanlık onurunu kurtarmaya çalışan, Gazze’deki çağımızın kanserine merhem olmaya çalışan gönüllüler boylarından çok büyük başarı elde ettiler. Onların bir adım gayretine Rabb ül âlemin bin Rahmetiyle destek verdi.

Başardılar…

Tüm dünyanın dikkatini buraya çekerek, zulme dur demek gerektiğini herkese idrak ettirdiler.

Siyonist Yahudilerin ne kadar vahşi ve ne kadar insanlık ötesi canavarlar olduklarını insanlık âlemine gösterdiler.

Perişan haldeki Gazze halkına ise küçük de olsa bir nefes verdiler.

Bunlar için dokuz şehit vermek gerekiyormuş. Takdir Allah’tan.

Elbette ölmeyi hiç düşünmediler. Hayallerinden bile geçirmediler. Onlar sivil toplum kuruluşlarının aktivistleri ve insanlık onurunun vicdan sahibi gönüllüleriydi. Belki, birçoğu ömürlerinde hiç silah da görmemişti. Yanlarına çakı bile almamışlardı. Çoluk çocuklarıyla piknik yapmaya gider gibi, hatta –içlerinden birinin dediği gibi- gelin almaya gider gibi gitmişlerdi. Gazze insanına bir parça insani yardım malzemesi götürüyorlardı. Çocuklara oyuncak götürüyorlardı, bir yaşındaki bebekleriyle beraber…

Onlar çok büyük şeyler başardılar…

Gafletteki dünyayı silkeleyip uyandırdılar. Dünya sadece bunu konuşur oldu.

Onlar çok şeyler başardılar…

Bu nedenle onlara tüm ülkelerin en büyük devlet nişanlarının verilmesi gerekiyor. Onlar sivil toplumun şeref madalyalı gönüllüleri. Sahabe içinde Bedir ashabı neyse sivil toplum örgütlerinin aktivistleri içinde de onlar öyleler.

Sahabenin, Bedir ashabından olamadığına yandığı gibi ben de onlarla olamadığıma yanıyorum. Her gün biraz daha fazla…

Ah! Sorumluluklarım… Beni ayaklarımdan tutmuş, nelerden engelliyorsunuz? Yarın ahiret günü keşke dedirtmeyecek misiniz bana? Zaten imtihan da bu değil mi? Akıl da bu değil mi? Keşke demeyeceğimiz bir hayatı yaşayabilmek! Binler muhbiri sadık boşuna mı nefes tükettiler?

Ben keşke gözyaşlarımı içime akıtırken, Mavi Marmaranın kahraman yolcularını alınlarından öpüyorum…

Siz sivil toplumun şeref madalyalı gönüllülerisiniz… 12.06.2010

Gürcan ONAT