Evlilik ve Bilanço…


Yeni tanışmıştık. Mecburen bir tanışma olmuştu aslında.
Sınıf arkadaşımın çıktığı kızın akrabası idi ve o gün beraber gelmişlerdi.
Muhabbet başladı mecburen.
Baban ne iş yapıyor dedim
Taşımacılık dedi
O zamanlar AS-900 kamyonlar yeni çıkmış ya, bende bir bilgiçlik
ne kamyon var sizde as-600 mü yoksa as-900 mü dedim
yoo onlardan değil tırımız var volvo dedi.

nasıl yani diyemedim ama tırınız mı var dedim.
daha doğrusu tırlarımız var.

Baban mı kullanıyor gibi salak bir soru daha sordum.
Hayır o kadar tırı babam kullanamaz şöförlerimiz var dedi.

Kaç tane dedim iyice aptallaşarak.

200 civarı tırımız var dedi.

ağzımdan direk benim ile evlenirmisin lafı döküldü…

Nerden bilecektim bilançoya bakmam gerektiğini..

Kabul etti zavallı eşim teklifimi.
ki o zamanlar benim maaşım kadar taksi parası veriyor kendisi haftalık.

Yıllar geçti biz subay maaşı ile geçinmeye çalışıyoruz. Anadolu erkeğiyiz ya öyle babadan yardım falan olmaz bizde evlilik şartı olarak. Daha sonra Kayınpederin işleri bozuldu. Kredi batağına saplandı her seferinde. Elde avuçta bir elin parmakları kadar tır kaldı.

Hayata küstü adam nerde ise. O kadar zenginlikten bu hale. Masraf o biçim kendisi dışında harcamayı kısan yok.

Bu gece biz de iftarda idi. İftar sonrası suratına baktım pek iyi görünmüyor.

Baba dedim neyin var. Ayaklarım acıyor dedi. Suratını beğenmedim tansiyon hastalığın var mı senin dedim.

Tansiyon hastalığım yok ama bu ara çok yüksek dedi.

Dur ölçeyim dedim
ölçtüm ve nerde ise benim ki de tavana vuruyordu.
23-13
baba sen ne yapıyorsun dedim ona.

bir şey olmaz dedi ama çok sıkıntı çektiği aşikardı.
Beraberinde gelenlerde biz de diyoruz ama gitmiyor doktora gibi saçma sapan bir şeyler dediler. Dinlemedim onları dinleyemedim aslında.
Ben anladım onun derdini.

Ne yaptık ettik bir hastaneye götürdük. Şimdi kontrol altında.
Ey gidi babacığım randevu ile yanına gelirlerdi bir zamanlar senin ünlü siyasiler, şimdi sen parasızlıktan doktora gidemiyorsun. Ben anladım senin derdini merak etme.

İyi ki bize gelmişti iftara belki de iki gecedir çektiği yüksek tansiyona dayanmaya çalışırken daha büyük bir haber alacaktık.

Çok güzel bir lafı vardı onun zenginken.

Herkes eşekten inip ata binebilir.
Önemli olan attan inip eşeğe binmek demişti.

Eşek bile değil sen yaya gitmeye çalışıyorsun baba.

Geçmiş olsun.

Evlilik dedik bilançoya bakmak dedik. Ama bir daha dünyaya gelsem gene bilançoya bakmam.
Çünkü ben eşimi ve kayınpederimi çok seviyorum. Varlıkta da yoklukta da.

Bilançonuzu iyi yapın kalın sağlıcakla.
Eyl 29 2007

Adana’lıya cevap (fıkra)


Adanalıya cevap (fıkra bu şekilde ben yazmadım)

Biri Adanalı diğeri Kayserili iki çiftçi zenginlikleriyle
övünüyorlarmış. Adanalı desteksiz atmış:
– Bizim orda sabah güneş doğmadan biniyoz arabaya,
akşam oluyo, biz hâlâ çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoz…
Kayserili kısa kesmiş:
– Bizim de vardı öyle hurda bir arabamız, geçenlerde satıp
yeni modelini aldık…

ŞÜKREDEBİLMEK en büyük nimet aslında.


ALINTIDIR…

BAYATLADI DIYE EKMEK ATANA,

TABAGINDA PIRINC TANESI BIRAKANA,

2 GUN UST USTE AYNI YEMEGI YEDI DIYE HAYIFLANANA,

BU CAY BAYAT DIYE CAYCIYA CIKISANA,

LUKS LOKANTALARDA 150 GR ETE DUNYANIN PARASINI ODEYENLERE,

ELMANIN KABUGUNU KALIN SOYANA,

BU MEMLEKETIN KIYMETINI BILMEYENE,

HERSEYDEN ONEMLISI ALLAH’ A SUKRETMEYENE VE HEP DAHA FAZLASINI
ISTEYENE……..

Eyl 18 2007

bugün ne düşündüm…


bu gün ne düşündüm
Malum bu gün cuma. Ramazan da. İşin kötüsü iftara davetliyim ve istanbulun en yoğun iş bölgesinde yaşıyorum. İkitelli organize sanayi
Erken çıkalım dedik yola. Tam 1.5 saat önce yola çıktım evimden. İkitelli de aylardır yolu rahatlatmak için yapılan kavşağa geldim.
Anam anam malum durduk araba içinde bekliyoruz. Ordan korna sesi burdan bağrışma. Ters yolda gidenler, düz yolda ters gidenler. Herkes var. oruç vurmuş başa.
Hatta kavşaklar öyle bir dolu ki aklıma geldi deprem olsa ne yaparız. Kesinlikle birbirimizi keseriz.
Çocuklarım arabada. Anlam veremiyorlar milletin anlamsızca birbirine yaptıkları muameleye.
1-2 metre ilerledik nihayet 40 dakika sonra. Açılıyormu ne dedim kendi kendime.
Hayır açılmadı. Stop ettik arabayı. Yol kenarında yürüyerek bir yere gitmeye çalışan takım elbiseli abiler. Belli ki iftar olarak iş yemeğine davetliler.
Arkalarını duran arabalara vermişler fotoğraf çekiyorlar. Az ilersilerinde yumruk yumrğa kavga eden başka tipler.
Halk otobüsünün muavini var ya sanırsın ki yol onun.
Arada bir kaç vatandaş arap saçına dönmüş yolu açmaya çalışıyorlar.
Memleketimden her türlü insan manzarası var etrafımızda. Açıklayamıyorum çocuklarıma neden trafiğin arab saçı olduğunu.
Sonra bir bakıyorum herkes var ama bir tane polis ekibi yok. Allah allah diyorum kendi kendime anlam veremiyorum.
Daha sonra aklıma 155 geliyor arıyorum.
1 dakika sonra açılan bir telefon aktarıyorum durumu. Hayırdır kaza mı var diyor bana karşıdaki ses.
Bilmem diyorum ama birazdan kesin kaza çıkacak bir ekip yollasınız malum bu gün cuma ve iftar saati ve de mesai çıkışı burası da ikitelli organize.
Tamam hemen yönlendiriyorum diyor. Bir 20 dakka geçiyor bu sefer eşim arıyor 155 i. aynı konuşmalar.
Hala polis yok ama herkes var.
Bir ara yandaki arabadaki vatandaş da arıyor sanırım 155 i. Konuşmalardan anladığım kadarı ile oda dert yanıyor ve ekip istiyor.

Bari bende arayayım diyorum tekrar arıyorum kardeş ne oldu bizim ekip diye.
Telefonda ki ses değişik belli ki önceki iftara gitti.
Kardeş 1 saat oldu bir tane polis görmedik.
Ben ilk defa duyuyorum nöbeti yeni aldım hemen ilgileniyorum diyor.
Biz de bu ara bir 50 metre ilerledik.
Daha sonra en sıkıntılı kavşağın girişine kadar gelebiliyorum dur kalk ile. Tam bu sırada iftar oluyor. Kavşak sonrası yol açık görüyorum ve ümitleniyorum.
hadi az kaldı kavga etmeden şurayı bir geçsem son 20 metre. Bir bakıyorum karşıdaki cami ışıklarını yaktı.
Bende sigaramı yakıyorum. Rahatlıyorum ve son kez 155 i arıyorum kardeş ben yırttım ama arkada bir sürü olay var. Lütfen bir ekip yollayın diye.
ordan sonra son gaz floryaya geliyorum. 5 dakka da.

1,5 saatte tam 800 metre gittim ama kurdeşen döktüm 5 dakkada 8 km.
yol boyunca gözüm hep polis arıyor. Ama floryaya kadar hiç polis otosu görmüyorum. İftardalar herhalde.

Aklıma şampiyonlar ligi maçı geliyor. Ne güzel her taraf polis kaynıyordu ve kimse sıkıntı çekmedi. Demekki istenirse oluyor.
Maça yetiştirilen kavşaklar, her kavşakta polis ekipleri ne güzel di o gün ya. Gurur duymuştum valla.

İftarı yapıyoruz geri dönüş yolu başlıyor floryadan çıktım sahilden geliyorum geri. Yolun karşı tarafında bir polis çevirmesi. Ehliyet ruhsat diyor millete. Onu geçiyoruz bu sefer havaalanı sapağında başka bir çevirme. Vay be diyorum hizmete bak. Tam bu sırada bana yeşil sola kırmızı olan kavşaktan bir polis arabası önüme atlıyor. KIRMIZI da Geçiyor. Frene basmasam kaza yapacağız. Acı bir fren ve ben duruyorum. Polis abi de bana pişkin pişkin bakıyor ve yeşilköy tarafına dönüyor. Sellektör atıyorum, kornaya basıyorum dursun diye.

Artık yeter diyorum ya. Durduracağım ve kesinlikle soracağım ben kırmızı da geçsem ve sana bu hareketi yapsam ne yapardın diye. Sonra kesinlikle geceyi karakolda geçirecem.

Ama olsun dursun o yeter.Ama olsun ben bugün çok sıkıntı çektim. Sadece ben değil istanbul daki çoğu kişi. Ararsın kimse yok.. Bir de kafa yaparlar noldu kazamı oldu. 10 yaşında ki oğlum soruyor :
– baba neden akşam iftarda hiç polis abi yoktu, o kadar telefon açtın gelmediler şimdi 3 tane ayrı polis otosu. Açıklayamıyorum nedenini.
Durmuyor polis otosu pişkin pişkin devam ediyor. Çocuklarım da görüyor polis abilerinin pişkinliğini.

zaten arkamdaki siyah jeep te hemen kornaya basıyor, yürü kardeşim diye.

Bir istanbul gecesi. Ben inancımı kaybettim artık. Çocuklarıma açıklayamıyorum.

Milleti türban ile hatırla sevgili ile uğraştırıken asıl vatandaşlık hakkımız elden gidiyor. Şeriat, laiklik hikaye aslında. Benim emniyetimden sorumlu olanlar benim emniyetimi tehlikeye atıyor kırmızı ışıkta geçerek. Aradığım da kimse yok. Aramadığım da ise benim emniyetim için kontrol yapıyorlar.

Şİmdi ben nasıl izah edeceğim polis haftasında kucağındaki çocuk ile poz veren polisin, benim çocuklarımın koruyucusu olduğunu. Oğlumun inancı kaldımı ki polis abisine.
Zannetmiyorum ama hala bir ümit nedeni ile sormuyorum, konuyu bile açmıyorum.Onlarda artık sormayacaklar zaten bugün çok şey öğrendiler, bana söylemeseler bile.
Türkiyede yaşıyorlar.
Acaba diyorum polis abiler mi kabahatli yoksa onların müdürlerimi ? Müdürlerde davetlidirler şimdi bir yerde iftara. Zavallıların işleri başlarından aşkın ne yapsınlar nereye yetişsinler. Zaten kadrolarda eksik

Söz veriyorum çocuklarıma Polis abilerinin yerine. bakın diyorum bir daha şampiyonlar ligi maçı olursa böyle olmayacak.
Eyl 18 2007

ben bilirim kardeşim.


artık dayanamayacağım sanırım.
Neden insanlar böyle diye üzülmekten vazgeçeli yıllar oldu. Onları düzeltemeyeceğimi hatta yardımcı bile olamayacağımı anlayalıda.
Kişisel gelişim kitaplarının çok satmasına rağmen sadece kütüphane de statü için durduğunu öğrenelide.
İster 21 gün de yap istersen 4 yılda ama bunların hepsi bahane. Yıllardır bir sürü tercüme bir sürü kitap. Binlerce seminer.
Amaç ne daha iyi insan ilişkileri. Sonra
Aradan sıyrılma en tepeye oturacağını keşfettiren yetenek avcıları.
Her firmada mutlaka bu tip seminerlere eleman gönderme yarışları. Kurulan binlerce danışmanlık firmaları. Amaç güzel aslında. İnsana ve personele yatırım.
Sonuç tam bir fiyasko. İso 9000 maskara oldu 14000 ile idare edelim dedik.
Her eleman da mutlaka bir sertifika var bunlardan. Kişisel gelişim ve başarı konusu altında kafa patlatmış vakit harcamış insanlar.

Sonuç tam bir fiyasko.
E ben başından beri inanmadım bu seminerlere gitmedim kendi isteğimle diyemi kabahatli benim.
her halde ben anlayamadım seminer notlarını. Peki beni neden dereceye soktunuz her seminerde kursta. Ben mi anlayamadım yoksa sizmi ?

Neden böyle demiyorum artık. Diyemiyorum ama seminerler o kadar faydalı oldu ki,
herkes “BEN BİLİRİM KARDEŞİM” egosunu artık sertifikası ile tescilliyor.
Var sa yok sa ben.
Biz demeyeli yıllar oldu galiba. Olsun önemli olan benim.