Gıdanızı GDO’lu Mu Alırsınız?


Kürt açılımı derken, dağdan inenlerin şovu ile devam ederken akp yi bitirme planına oradan daha sonraki günlerde domuz gribi midir nedir bir grip ile uğraşırken bir GDO kanunu yapıldı bir anda. Gdo lar bir nevi serbest bırakıldı.

Konu ile ilgili olarak memleketimin ileri gelen uzmanları ! gene iki taraf oldular. Birileri yerden yere vuruyor diğeri iyi bir şey diyor vatandaşın kafası karışık. Her zaman ki gibi. Zaten bizim vatandaş kafayı toparlayamaz artıkın.

Darma dağın oldu. Domu gribi zaten kapıda. Seçimi kaybetmiş belediye başkanı adayı gene tv lerde kömür dağıtımlarından bahsedip duruyor.

Ben anlamam GDO mdo. Adam böcek üreten mısır yapmış neden böcek gelip mısırı yemesin diye. Sen burada uyu dur. Kulakları koyun burnu domuz olan “KOMUZ” lar dolaşıyor ortalıkta. Ha ne farkeder nasıl olsa Domuza alştık biz her şeyin altından o çıkıyordu zaten. Bir tek bulaşmadığı sebze ve meyve kalmıştı o da bitti.

hadi gözümüz aydın
bu konuya devam edeceğiz nasipse, zira bize göre herşeyin başı ağızdan giren lokma ile başlıyor.
Lokmanın helal ve sağlıklı olması lazım. Ondan sonra kahve muhabbetlerinde okey beklerken sorarız ortağa ne oldu bu bizim millete ya.
amcasının karısını yeğeni götürüyor dizi reyting rekoru kırıyor. Millet domuzlaştı valla dersin anca.

Bekle sen gelir o okey merak etme. Belki de okey atarsın dışarı.
Sen kahvenin çırağına yandaki kebapçıdan siparişini ver hele ondan sonra bir de özel üretim kuşburnu çayından bir yudum al da için ısınsın.

görüşürüz

her zaman ki gibi…


ayağa kalktık tekbir alacağız hizaya gelmemizi bekliyoruz. Sağa sola bakarak hizalama yaparak omuzları birbirine değdirmeye gayret ediyoruz olabildiğince. Zamana uygun bir saf düzeni ile namazımıza başlayacağız.
Ön sırada yan apartmanın kapıcısı, yanın da hastanenin başhekimi, onun yanında mahallenin yerel gazetesini çıkaran şahıs. İsimlerini bilmiyorum ama tanıyorum onları.

Genel de de cuma dan cumaya olan bir namaz toplamında görüyorum onları. Yanım da mahalle karakolundan bir kaç polis var. Diğer tarafta ise sporcularımız. Eşofmanları ile gelmişler. Belli ki antreman var namazdan sonra.

Hayat ne kada rsüratli geçiyor aslında farkında değiliz. Bu cami bile yıllar öncesinde yakının da ki blokda oturduğum yeni inşa edilmesinden bu yana tam anlamı ile 10 sene geçmiş bile.

Demekki bir 10 sene daha yaşlandık. Arada ölümler de oldu, doğumlar da. Hastalık ta oldu ameliyat sonrası sağlıkta.
Ama hayat hiç beklemediğimiz oranda hızlı geçiyor.
Bloga bir yazı yazmaya çalışırken bile en az yarım saat geçiyor. Halbuki eskiden bu kadar kolay değil di bu işler ama nasıl yetiştirirdik.

Bir kere cep telefonu yoktu. Nasıl giderdik o kadar yolu. LCD televizyon zaten düşünülemezdi bile. Lcd yi de aldık e peşinden bir de tv koltuğu olması ise olmaz sa olmazlardan. Komşu neder sonra. Lcd si var ama oturma koltuğu yok.

Nasıl olsa mahallede her yerde 15 taksitli kampanyalar var. Alırız ne olacak, evin taksidinin bitmesine nasıl olsa 5 yıl kaldı ondan sonra rahatlayacağız inşallah.

Kampanyalar sağolsun. zaten artık dayanıklı tüketim ürünü diye herhangi bir şey kalmadı artık hepsi beyaz eşya. En dayanıklısının ömrü 3 sene. malum kapitalist düzen. Yakında yeni versiyonlar geliyormuş taksidi biter bitmez bozulanlarından. Taksit bitti yenisini alma zamanı geldi, alarmı yanında hediye.

Neden bunlar aklıma geldi bilemem. Geldi işte gene bir cuma namazında. Ulan millet dua eder bizim düşündüklerimize bak.

Neyse güzel dinim benim kapıcının çorapları delinmiş eskiden bir tek karikatürlerde olurdu yamalı çoraplar. Demekki gücü yok elemanın ama geçen gün büyük kutu içinde lcd almıştı bu abi. Allahım yarabbim ondan mı düşündüm ben bunu.

Neyse son model cep telefonumun sesini kapatayım da namaz da çalmasın. Sanki her an beni cumhurbaşkanı arayacakmış edası ile aldım telefonu sessize.

Haydi allahu ekber. Allah kabul etsin.

misvak özlü diş macunu…


yıllar önce bir seyahat sırasında bir diş hekimi ile konuşmuştum. Piyasa da satılan bu diş macunlarının aslında pek o reklamlardaki kadar bir faydası olmadığından bahsetmişti. Ancak anormal derecede yüksek tüketimin olduğu bir pazar olması nedeni ile artık kontrolden çıktığı ve diş hekimlerinin de bu konuda çanak tuttuklarından bahsetmişti.
Geçenlerde misvak özlü diş macunları vs hakkında bir takım reklamlar çıkmıştı. Hatta hemen hemen her diş macunu üreticisi misvak özlü diş macunu ürettiğini ve bunun reklamını tv lerde gösterdiği hatırlıyorum. Daha sonra ise bunlara dava açılmış nedense.

haberin detayını ben radikalin internet sitesinden öğrenmiştim. haber detayı aşağıda bulunmakta :

‘Misvak’a ikinci durdurma
DHA – İZMİR – Dişhekimleri Odası, ‘Halkın dini duygularını istismar edip haksız kazanç sağlıyor’ diye şikâyet ettiği ‘misvak özlü diş macunu’ reklamını ikinci kez yayından kaldırttı. Ancak kararın 14 ayda alınması tepki yarattı.
İzmir Dişhekimleri Odası Başkanı Turgan Ülker, bir diş macunu firmasının ‘misvak özlü diş macunu’ reklamının ilk kez 2005’te tele-vizyonlarda yayınlanmaya başladığını ve o dönemde reklamda verilen mesajların bilimsel olmadığını üniversitelerden aldıkları görüşlerle kanıtladıklarını hatırlattı:
“Reklamda misvakın tek başına yeterli olduğu belirtilerek, insanları diş fırçalamaktan uzaklaştıran mesaj veriliyor. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu’nca firmaya 50 bin YTL para cezası kesildi, yayından kaldırıldı. Ancak firma bu kez reklamı modifiye etti. Biz yine reklamın bilim dışı olduğunu saptayarak şikâyet ettik. 2006 Aralık’ta yaptığımız başvuruya 4 Nisan 2008’de yanıt geldi. Üretici firma hakkında idari para ve anılan reklamları durdurma cezaları verildi. Ancak cezalar bu kadar geç verilirse caydırıcı olmaz, olmadığı ortada. Reklam Kurulu daha hızlı olmalı.”

haber detayına bakıldığında ise

Sir Richard ne demiş…


Geçenlerde kitaplığımda olan bir kitap uzun süre sonra dikkatimi çekti. Aldım elime bir göz gezdirmeye başladım kitaba. Eskiden ne kadar meraklı idim bu kişsel gelişim ve iş yaşantısındaki örgütsel gelişimlere ve benzeri bir çok kelimeye. Daha sonra tecrübem arttığında anladım ki, piyasada bulunan çoğu danışman firma hemen hemen her firmaya aynı tarz uygulamalar yapıyor. Bunu profesyonel yönetici iken çalıştığım danışmanlık firmalarında da diğer arkadaşlarımın çalıştığı başka danışmanlık firmaların da da gördüm.
Ancak firmaların herbirinin yapısı birbirinden farklı. Patron firmaları, aile şirketleri, kurumsal firmalar hepsi birbirinden farklı.
Dolayısı ile aynı uygulama bir firmada olumlu sonuç verebilirken diğerinde veremeyebilir. Bu da gayet normal ama bunu benim değil bu işi profesyonel olarak yapan tüm firmaların görmesi gerekmekte. Gerçi bu kriz durumlarından sonra ceo muş kurumsal firma imiş hikaye gibi gözüksede aslında hepimiz bir geminin içindeyiz. Şimdi ben bir şeyler yazsam bana itibar etmez millet en azında sir richardın bir kitabın önsözünde yazdıklarından yola çıkalım da belki sakalımızın olduğu anlaşılır.
ne demiş Sir RİCHARD BRANSON, “Girişimcinin Silahı : İş planı” adlı kitabın önsözünde
demiş ki eleman :
….
hayatta öğrendiğim tek bir şey varsa, oda “doğru yol” diye kesin bir reçetenin olmadığıdır. İş yaşamında başarı kazanmanızı sağlayacak bir “sihirli değnek” yoktur. Virgin Atlantic’te gayet iyi bir verim alınan bir yöntem British Airways’i hiç bir olumlu sonuca götürmeyebilir; sizin faydasını gördüğünüz bir yöntem başka bir işletme için tamamen yanlış olabilir. Buna rağmen eksiklikleri veya hataları gidermek ve mesleki yaşamda başarıya ulaşmak için verilen her öneri önemlidir. Bir karara varmadan önce mümkün olduğunca çok insanın fikrini almak benim eskiden beri çok desteklediğim bir yaklaşımdır.

İŞ, EĞLENDİRMELİDİR. YAPTIĞINIZ İŞTEN ZEVK ALIN, BAŞARI ZATEN PEŞİ SIRA GELECEKTİR. İYİ ŞANSLAR.”

Paul Barrow’a ait elips kitap tarafından yayınlanmış bu kitabın ön sözünde sayın sir abimiz böyle diyor işte. En önemli kısımlardan bir taneside malesef işin size zevk vermesidir. Malum ülkem koşullarında aslında hemen hemen herkes istediği işte olmaması nedeni ile bu zevk alma kısmını bizler şimdilik geçiyoruz. Dolayısı ile zaten başarı diye bir derdimiz olamaz. Ay sonunu getirelim yeter felsefesi ile kapıdan girelim gerisi kolay..
Neyse bu sonraki veya başka bir yazının konusu dolayısı ile şimdilik bu kadar yeter…

Haydi iyi işler…

sigarayı bırakın bence…


ben ani bir karar ile sigarayı bıraktım ve benimkisi biraz zorunlu oldu. zira son sigaramı içtikten sonra hastaneye oradan yoğun bakıma sonrada ameliyathane ve tekrar yoğun bakım hattından sonra hastane süreci nedeni ile sigaradan uzak kaldım bugünde ilk 8 ay olmuş bırakalı
tam anlamı ile 21 sene civarında içtim bu zıkkımı. o zamanlar kesinlikle bırakamayacağımı düşünür ve kendimi bu konuda aciz hissederdim. Nedense hayatımda kendimi aciz hissettiğim nadir olaylardan biridir. Bu yüzden hiç bırakmaya yeltenmedim. En son artık zorunlu olarak bıraktım ama şimdi neden daha önce bırakmamışım diye düşünüyorum.
Ve zaman zaman yaşadığım sıkıntıları hatırlayınca ağlanacak halime gülüyorum aslında. uzun yolculuklara çıkmadan önce girdiğim stres anları. Uçak veya otobüsten iner inmez yakılan sigaralar derken artık onun yerine stressiz yolculuklar yapmaya başladım. En çok da benim yüzümden benim ile zorunlu yolculuk yaparken çocuklarım adına seviniyorum. Zavallılar benim ile yolculukları sonunda en az benim kadar sigara içmiş durumda kaldılar yıllarca.

Bu konu sigara içenler olarak hep zor gözükür ancak bu kadar insan rahatlıkla veya zorlukla önemi yok sonunda bırakmış durumdalar. Önemli olan da bu zararlı şeyden kurtulmuş olmalarıdır. Önceleri kesinlikle zararlı olduğuna inanmıyordum desem yalan olmaz. Ama son zamanlar da sigaranın içine kattıkları kimyasallar nedeni ile artık damar tıkayan bir hale gelmiş bu meret. Bende bir kaç damar tıkadı işte.

Kendinizi 7 günlük programa hazırlayabilmeniz için aşağıdaki önerileri uygulayın:

En çok ihtiyacınız olan şey içtiğiniz sigaraların adedi yazan bir listedir. Bu isteyi sigara paketinizin üzerine sağlamca yapıştırın. Her gün bu tip bir listeye ihtiyacınız olacak. Bu nedenle listenizi fotokopi ile çoğaltın ve yanınızda hazır bulundurun.

• Spor, sigaranın yerini tutabilecek en iyi şeydir. Spordan sonraki tatlı yorgunlukiçindeki bir bedenle sigara içmek hiç de çekici gelmeyecektir. Bu nedenle içinizde step dansı ya da yoga öğrenmek, tenis oynamak veya koşmak için bir arzu duymuşsanız, şimdi bunu gerçekleştirmenin tam sırasıdır. Eğer bu etkinliklere sigarayı bırakmanın birinci günü başlarsanız çok daha iyi olur. Kendinize bir cimnastik kitabı alıp içindekileri evinizde kendi başınıza da uygulayabilirisiniz.
• Sigarayı bırakma gününden önceki gün içebildiğiniz kadar çok sigara içmek de yararlı olur. Birinci günden önceki gün üç paket ya da içebildiğiniz kadar fazla sigara için. Sigaranın yaratabileceği en berbat duruma düşün; yoğun duman içinde bir oda, acıyan bir boğaz, ağızda leş gibi nikotin tadı ve kıpkırmızı gözler.
• Sigarayı bırakmayı bir işkence gibi görmeyin. Sigara içmeyi biraktığınız ilk günler bir parça rahatsızlık duyabilirsiniz. Örneğin ciğerler temizlenmeye başladığı için birkaç gün öksürük şiddeti ve balgam artabilir. Eğer bu şikayetler sizi endişelendiriyor ise doktorunuza danışıp ayrıntılı bilgi alın.
1.GÜN
1. Sigarayı bırakmanızın temel nedenlerini bir liste halinde yazın. Bu listeyi gözünüze çarpacak heryere asın; banyo aynasına, buzdolabına veya televizyonun üstüne. Bir kopyasını da yanınızda taşıyıp iradenizin zayıfladığını hissettiğinizde cebinizden çıkarıp tekrar okuyun.
2. Bütün sigara paketlerinizi atın.
3. Yalnızca bir paket ve en sevmediğiniz sigarayı alın. Böylece sigaranıza zahmetsizce ulaşamayacak ve içtiğinizde beklediğiniz zevki alamayacaksınız. Normalde içtiğinizden daha düşük nikotin ve katran içeren bir markayı seçmeniz vücudunuzun nikotinsiz günlere daha kolay adapte olmasını sağlar.
4. Içtiğiniz sigara miktarını gösteren listeyi paketinizin üzerine yapıştırın. Içtiğiniz her sigarayı yakmadan önce kaydetmeyi ve numaralandırmayı unutmayın. Böylece kısa süre sonra günde ne kadar sigara içtiğiniz konusunda bir fikriniz olacaktır. “1” numaralı sigara, onu içmeden yapamayacağınız sigara, “2” numaralı sigara çok istediğiniz ancak birinci kadar dayanılmaz olmayan ve “3” numaralı sigara onu içmeden de yaşayabileceğiniz sigaradır. Sigaranın yanına zamanı ve onu içerken içinde bulunduğunuz durumu da yazın. Örneğin otobüs ya da önemli bir telefon beklerken veya sıkıntılı ve endişeli olduğunuz bir zaman gibi. Canınız her sigara içmek istediğinde, bu liste doldurma işini eksiksiz yapmayı ihmal etmeyin. Kül tablalarınızı temizlemeyin. Kül tablanızın bir süre sonra ağzına kadar dolduğunda ortaya çıkan iğrenç tabloyu gözlerinizle görün.
2.GÜN
1. Bugün “3” nolu sigarayı içmeyeceksiniz ve kendinizi numaralandırma hataları yaparak kandırmayacaksınız.
2. Sigara, tiryakinin ağzını meşgul eder. Bunun bir başka yolu da şekersiz sakız çiğnemektir. Yanınızda her zaman sakız bulundurun. Bunun yerine şekerleme ve meyva suyu da yiyip içebilirsiniz. Birçok kişi kilo almaktan korktuğu için sigarayı bırakmadığını söylemektedir. Eğer planlı ve dengeli yerseniz şişmanlamazsınız. Sigara yakma alışkanlığınız varsa yemeğiniz bittiği an da sofradan kalkın ve 5 dakikalık kısa bir yürüyüşe çıkın. Duman yerine ciğerlerinize dolan temiz hava yemeğin tadını daha iyi çıkarmanıza yardımcı olacaktır.
3.GÜN
1. “3” numaralı sigaraları içmemek çok da kötü bir işkence sayılmazmış. Bugün belki “2” numarayı bile içmeyebilirsiniz. Içtiğiniz sigaraları listenize kaydetmeyi unutmayın. Her sigaradan önce kendinize “bu sigarayı gerçekten istiyor muyum? ” sorusunu sorun.
2. Sigara içmek yerine derin nefes alıp verme egzersizi yapmayı deneyin. Rahatlayın iki ya da üç kez derin nefes alıp verin. Kendinizi gerçekten daha iyi hissedeceksiniz. Bu egzersiz, sigara içmeme kararınızı destekleyecektir.
3. Sigara içmeden durabileceğiniz belli bir süre belirleyin. Örneğin günün en fazla sigara içtiğiniz döneminde sigara içmeden en fazla ne kadar dayanabileceğinizi ölçün. Günün ilk sigarasını içmeyi mümkün olduğu kadar geciktirin. Eğer çok tiryaki iseniz en az bir saat, ortalama sigara içen biriyseniz iki saat ve az sigara içen biri iseniz yarım gün sigara içmemeyi deneyin. Unutmayın ki otobüs ya da tiyatro gibi sigara içmenin yasak olduğu yerlerde kendinize hakim olabiliyorsunuz.
4. Sigara markanızı değiştirme zamanı geldi. Artık daha düşük katran ve nikotin içeren bir sigara alıp tütünün vücudunuza verdiği zararı daha da azaltabilirsiniz.
4.GÜN
1. Bugün “2” numaralı sigarayı bırakıyorsunuz. Gerçekçi olun. Yalnızca gerçekten ihtiyacınız olan “1” numaralı sigarayı gerçekten ihtiyacınız olduğu bir anda için.
2. Şimdi biraz rahatlıyoruz. Gidip gerçekten sevdiğiniz ne varsa yiyin. Paranızı biftek, ananas, karides gibi şeylere harcayın. Özellikle çok sevdiğiniz bir yiyeceği bol bol yiyin. Ama kilo probleminiz varsa tatlı konusunda biraz dikkatli olun.
3. Genellikle sigara içtiğiniz bir ortam seçin. Bir kokteyl ya da sigara dumanına boğulmuş bir toplantı odası ve bu ortamda bulunduğunuz süre içinde hiç sigara içmeyin. Eğer kendi sınırlarınızı kendiniz belirlerseniz, bunlara uymak o kadar da zor olmaz.
4. Çakmak ve kibritlerinizi atın. Sigaranızı yakmak için ateş aranmanız, size ne yapmak üzere olduğunuzu ve kaç sigara içtiğinizi düşünmek için kolaylık sağlayacaktır.
5.GÜN
1. Artık sigara almayın. Içtiğiniz sigara listesini yanınızda taşıyın ve kaydetmeye devam edin. Bugün sadece “1” numaralı sigarayı içeceksiniz unutmayın.
2. Bugün arkadaşlarınıza sigarayı bıraktığınızı söyleyin. Onlardan özellikle de içmeyenlerden büyük destek göreceksiniz. Kararınızı tanıdıklarınıza açmanız bu kararı daha da kesinleştirir.
3. Kül tablalarınızı dökmemenizi istemiştik. Şimdi onları kullanmanızın zamanı geldi. Bütün kültablalarınızdaki kül ve izmaritleri bir kavanoza doldurup üstüne biraz su ekleyin. Bu kavanozu sürekli elinizin altında bulundurun ve canınız sigara içmek istediğinde kapağını açıp biraz koklayın. Canınız hala sigara içmek istiyor mu?
4. Bu akşam kül tablalarınızı yıkayıp dolabın üst raflarına kaldırın. Yarın hiç sigara içmeyeceğiniz için onlara hiç ihtiyacınız olmayacak.
6.GÜN
1. 24 saat hiç sigara içmeyin.
2. Sigara içmenin yasak olduğu yerlere gidin. Müzeleri ya da sigara içmeyen arkadaşlarınızı ziyaret edin, sinemaya gidin, üst üste film seyredin.
3. Alkollü içeceklerden uzak durun. Alkol ve sigara birlikte iyi gider. Alkol ayrıca iradenizi ve direncinizi de zayıflatır.
7.GÜN
1. 24 saat daha sigara içmeyin.
2. Bu hafta içmediğiniz sigaralardan kalan parayla kendi kendinize özel bir tasarruf hesabı açın. Bir yıl boyunca her hafta bu hesaba aynı miktarda para yatırın. Yıl sonunda tahmin edeceğinizden çok daha fazla para birikmiş olduğunu göreceksiniz. Bu parayla çok isteyipte alamadığınız bir şey alın.
3. Sigarayı bırakmaya bağlı depresyon ya da fiziksel semptomlar hissederseniz doktorunuza başvurup yardım isteyin.
4. Insan olduğunuzu unutmayın. Iradeniz kırılıp bir sigara içerseniz hemen umutsuzluğa kapılmayın. Sigarayı bırakma nedenlerinizi tekrar okuyun ve yeni nedenler varsa ekleyin. Sizin üzerinizde en etkili olan tekniği deneyimlerinizle bulacaksınız. Bulduğunuz teknikleri uygulamaya devam edin. Zorlanmadığınızı hissettiğiniz günün programına geri dönün. Devam edin. Bırakabilirsiniz ve bırakacaksınız.
ZAFER GÜNÜ
Artık siz de sigara içmeyenlerdensiniz. Neden bir parti verip bunu kutlamıyorsunuz? Size, sigarayı bırakmanız konusunda destek veren tüm dostlarınızı çağırıp, bunu birlikte kutlayın.

keyboard art


Uzun zaman önce hayatımızdan çıkmış bir kod sistemi. aslında hayatımızdan çıkmışlığı yok da biz görmüyoruz ve vistanın çıktığı bu zamanlarda ASCII kod sistemini kim hatırlar ki artık gerçek kullanıcıları dışında.
bizim konumuz bu değil o yüzden konuyu uzmanlarına bırakalım bizim ilgilendiğimiz ise sadece ascii kod sistemi ile yapılan resimler.
Genel de internet ortamında forum sitelerinde veya karşılıklı yazı yazılan alanlarda imza arkası olarak dikkat çekmek amacı ile kullanılan resimlerden oluşma bir tarz diyelim.
keyboard art diye gündemde şu günlerde bu konuda yapılmış binlerce site var.
Hatta daktilo ile yapılmış binlerce resimler var. Obamanın bile resmi yapılmış durumda. bana göre tam bir hayalgücü zorlaması ve emek işi.
Keyboard art olarak arattığınız da karşınıza elbet hoşunuza gidecek bir site bulacaksınız. Eminim.
Hadi kolay gelsin.

bush a bak


bu adam bu ayakkabılardan nasıl sıyrıldı anlamadım ben sanki daha önceden dersine çalışmış gibi çevikdi sanırım iktidarı boyunca yaptığı en başarılı iş de buydu

 

<iframe name=”I1″ width=”467″ height=”360″ src=”http://medya.moralhaber.net/play.php?id=1600” marginwidth=”1″ marginheight=”1″ scrolling=”no” border=”0″ frameborder=”0″></iframe>

nostaljiden öte…1


eskiden duvar yazıları vardı bir ara.

okul yani üni yıllarında bir ara bizde tuğladan bir duvar resmi yapmış ve amirlerden gizli olarak tüm öğrencilerin bu kağıttan duvara bir şeyler yazmalarını istemiştik.

ertesi gün baktığımız da hiç bir yazı yoktu nedense. sanırım çekinmişti insanlar daha sonra artık kim yazdı ise şu şekilde bir yazı vardı duvarımızda ” sen git milyonlarca sperm arasından birinci ol, yaşadığın hayata bak”. bu yazıdan sonra öğrenciler teker teker kağıttan duvarımıza yazılarını yazmışlardı.

Öyleki her hafta sıonu bu duvar yeni bir boş duvar ile değiştiriliyor diğeri ise arşive kaldırılıyordu. Bazı gazetelerde o zaman için duvar yazılarını yayınlıyorlardı. tabi o zamanlar malesef internet denilen nimet ! yoktu.

gel zaman git zaman şehrin çeşitli yerlerinde duvarlara yazılmış graffitti tarzı yazılar yaygınlaşmaya başladı ancak bizim kitap yapmak üzere topladığımız arşivleri biz kitap yapamadık ancak duvar yazıları adı altında başka birisi bir kitap çıkardı ve o zamanlar bayağı da talep görüp en çok satanlar listesinde aylarca bir numarada kalabiilmişti bu kitaplar. daha sonra bunun karikatürlüsü vs. gibi çeşitleri çıktı.

sonraları internet çıktı işte. forumlar moda oldu şimdilerde ise facebook çılgınlığı. Profilde anlık yapılan işi ve diğer üyelere iletmek istediğiniz mesajı yayınlayabildiğiniz durum ekranını ben o zaman ki duvar yazılarına benzettim nedense.

bazı durum yazıları o kadar güzel ki bazıları da saçma sapan. bazen sırf bunları okumak için bir kaç dakika ayırıyorum facebook denen zaman kaybına.

en son fenerin arsenal dan 5 yemesinden sonra birfenerbahçeli olduğu belli olan bir üyenin yazdığı inadına SARII inadına LACİİ ! ! ! alayına TINNN.” yazısından sonra buralara konu oldu işte bu duvar yazıları.

daha sonra bir başka üyenin ” ben nasıl büyük adam olacam” lafı ise son noktayı koydu bu yazıya. bakalım bundan sonra hoşumuza gidenleri buraya aktaralım da eski duvar yazılarımızı belki yeniden yaşatabiliriz.

Dansöz ve Kasık Ağrısı


Sn. Hayati KAYA’ ya ait bir yazı

Önce 13 şehit haberi geldi.Sonra bu haber karşısında duyarsızca dansöz oynatan televizyona tepkiler.Tepkiler haklıydı haksızdı konu bu değil.
Sonra ikinci parti şehit haberleriyle sarsıldık.Sarsılmayanı zorla sarsmaya çalıştık.Bırak dönsözü normal yayın akışını kesip günlerce şehitler üzerine programlar yaptık.Artık şehitlerle yatıp kalkıyorduk.PKK deyince aklımıza kürtler geliyordu ama biz yinede bunu kabul etmek istemiyorduk,bizler kürte değil PKK ya kızıyorduk.Beynimizde kolayca ayırıyorduk,devlet bile gündüz köylü gece PKK lıyı ayıramazken.İçimizden kürtlere karşı kin duysakta bunu çoğumuz söylemiyordu ne yapacağımızı şaşırmıştık.Daha rahat bağırmak istiyorduk.Kahrolsun kürtler diye ama bazılarının haklı tepkilerinden korkuyorduk.Allah razı olsun bu olanağı dansöz sayesinde bulmuştuk.Canım dansözüm benim ne de güzel kıvırtıyorsun öyle.
Artık daha rahat bağırabiliyoruz.Kesmeli bu kürtleri,herşey bunların yüzünden.Ben askere gitmek istiyorum.Ben kürt öldürmek istiyorum izin verin bana.Dansözüm benim ne güzel bacakların var senin sütun gibi.
Kahrolsun PKK,kahrolsun PKK,kahrolsun PKK diye miting de ne güzel de bağırıyorduk.Arada serefsiz kürtler diye bağırıyordum da kimseler de farketmiyordu.Ohh çok güzel rahatlıyordum ama iki dakika sonra yine bağırma isteği uyanıyordu bu ne menem birşeydi abazanın orgazmı gibi.
Bitsin istemiyorum,lütfen bitirmeyin.Dansözüm benim,canım,ne güzel kalçaların var senin,nemli dudaklarımla sıcak nefesimi karıştırarak mı öpsem yoksa,yoksa,yoksa sen de kürtmüsün?Bunu baştan söyleseydin ya Kürtsen daha çok hoşuma gidecek kilotunu yırtarcasına çıkarıp,kalçalarını pençelerimle kanatıncaya kadar sıkmak istiyorum şimdi hatta ısırmak.
Artık rahat rahat bağırabiliyorum,miting bitti ama ben häla bağırıyorum.Bazen kürt sandıklarımı görüp hemen lafı çeviriyorum.Kahrolsun kürtler yerine kahrolsun PKK demek zorunda kalıyorum.Yanımda 10-15 kişi daha olsa,daha rahat bağırabileceğim.Neyse ben daha kalabalık bir yere gideyim orada yandaşlarım olacaktır.Hatta toplu tecavüz daha zevkli olur avuçlarımdaki kanları dansözümün göbeğine döküp oradan içmek istiyorum.Kasık ağrılarım geçene kadar üzerine abanmak istiyorum.Dansözüm benim iyiki varsın.

Teşekkürler hayati
Eki 17 2007

Şimdiye Kadar Öğrendiğim 7 Gerçek.


ŞİMDİYE KADAR ÖĞRENDİĞİM , 7 GERÇEK……..

Birincisi…

Dostluklar ikiye ayrılır:
Kalıcı dostluklar ve geçici dostluklar.
Hayatta bir zorluk ortaya çıktığı anda bozulan dostluklar daha çoktur, kalıcı dostluklar çok azdır…

İkincisi….

İnsanların çoğunluğu kalplerini ve beyinlerini geçici değerlere ayırmışlar.
Bu değerler uğruna kendi gerçek niteliklerinden taviz vermekten, kötü şeyler yapmaktan çekinmiyorlar…

Üçüncüsü…

İnsanlar, amaçlarına ulaşmak için birbirlerini ezmekten çekinmiyorlar.
Oysa, başkasına kötülük yaparak elde edilen her şeyin, geldiği gibi ellerinden gideceğini anlamıyorlar…

Dördüncü…..

İnsanlar, gerçekte bir anlamı ve önemi olup olmadığını hiç düşünmedikleri fakat değerli ve anlamlı saydıkları şeyler yüzünden,
birbirlerine zarar veriyorlar… Bu şekilde hayatı birbirlerine zehir etmeye alışmışlar.

Beşinci….

Herkes yanlışın nedenini, başarısızlığın nedenini başkalarında arıyor.
Kimse, başına ne geldiyse aslında kendi yüzünden geldiğini anlamıyor, kendi suçunu, yanlışını kabul edip düzeltmiyor…

Altıncı…..

İnsanlar, helal lokmanın ve bölüşmenin değerini bilmiyor. En lezzetli lokmanın helal lokma olduğunu unutuyorlar.
Vicdanları ve mideleri arasında kaldıkları zaman midelerini tercih ediyorlar…

Yedinci…..

İnsanlar, bir şeye dayanmadan yaşama gücünü bulamıyorlar. Bu yüzden çoğu zaman anlamsız şeylere sarılıyor, güveniyorlar.
Asıl sarılmaları ve güvenmeleri gereken belki de tek duygunun, sevgi olduğunu anlamamakta ısrar ediyorlar…
Eki 03 2007